Mezedaki


      Bebek'te Manolya Sokak’ta ufacık şirin bir dükkan. Yeri çok merkezi Lucca'nın sokağı dediğim anda bulmama ihtimaliniz yok. Resimlerdende görüleceği üzere dışarıda iki kişilik içeride ise 8 kişilik bir masa mevcut. Mekânın bulunduğu yer ve hitap ettiği kesim itibariyle çok iyi bir konumda olduğunu söylemek mümkün. Tadım sırasında mekanın müşterisi eksik olmadı bu benim gözümde mekanın benimsendiğini ve kitlesini oluşturduğu izlenimi yarattı. Ayrıca Bebek ve çevresine paket servislerininde olduğunu öğrendim.

      Menüde 42 çeşit sıcak-soğuk meze bulunuyor bunu yanında makarna salata ve tatlı şeçenekleride var. Birde öğlen meze yemeyenler düşünülerek karavana yemekleri adı altında ayrı bir seçenekleri var ki bunun içinde çorba, mantı, tavuk şinitzel, ızgara köfte, ızgara tavuk, ızgara tavuk şiş ve pilav bulunuyor.

 Mezedaki'nin sahibi Meri Çevik Simyonidis İstanbullu bir Rum. Pozitif enerjisiye sahip güleryüzlü hoş sohbet bir insan. Kendisi ayrıca 'İstanbul, Tadım Tuzum Hayatım’ kitabının yazarı. Kendisi uzun zaman Yunan Başkonsololuğu’nda memur olarak çalışmış. Daha sonra yemek yapma tutkusu ağır basarak Mezedaki’yi hayata geçirmiş. 

     Mezedaki’nin menüsü Meri Hanımın tabiri ile İstanbul’un eski meze kültürünün bugüne yansıması. Menüde mezeler adet ya da kiloluk fiyatlarıyla yer alıyor ama mekâna gidip kendinize istediğiniz mezelerden bir tabak da hazırlatabilirsiniz. Meri Hanım mezelerden topik için  büyük övgüler aldığını ama her zaman yapılmadığını, istendiğinde bilgi alınarak gelinmesini rica ediyor. Ermeni mutfağından midye pilaki, imam bayıldı, tarama gibi lezzetler kesinlikle denenmesi gereken lezzetlerden. Atina’dan gelen tuzlu mezgitin suda bekletildiktan sonra un ve biraya bulanıp kızartıldığı ‘bakalyaro’, çok tercih edildiğini öğrendik. Mücverakinin tadına doyamadık. Deniz Mahsüllü salata, zeytin yağlı yaprak sarma, patlıcan salatası, şakşuka, Peynir ve nanenin buluştuğu muska böreği ve pastırmalı paçanga mutlaka denenmesi gereken harika lezzetler. Ardından gelen sahanaki tatlıyla tuzlunun bir arada bulunduğu helim peyniri ile yapılan özel bir lezzet susam içeriyo ve üzerine bal dökülerek yeniyo. Tadımın sonunda gelen limonlu Revani tatlısına bayıldım. Bebek'e tekrar geldiğimde muhakkak Mezedaki'ye tekrar uğrayıp unutamadığım mezelerin ve revaninin tadına bakıcam. Meri Hanım'a konukseverliği, mezeleri ve sohbetiyle güzel bir gün yaşattığı için teşekkür ederim. Mezeleri alışkanlık yapacak harika bir mekan. Yolunuz Bebek'e düşerse kesinlikle bir uğramalısınız derim. 

Çalışma saatleri: Pzt - Cts 9:30 - 21:30

Adres: Manolya sokak No 12 Bebek/İstanbul

Tel: 0212-287 88 87


Mail: info@mezedakibebek.com












Butik Meze Evi
Yemek & Catering & Organizayon
Fark yaratan sunumlarla kaliteli ve profestonel hizmet, davet, yemek, sunum, ikram, kokteyl, brunch, lunch box, açık büfe, organizasyonları
Ayrıca...


  • Yemek atölyeleri
  • Kilo ile sipariş toptan-perakende
  • Pastane hizmetleri
  • İsteğe göre özel menüler
  • İstanbul Rum mutfağı
  • "Mezedaki imzasıyla davetlerinizde fark yaratın"

    Aşşağıdaki meze ile ilgili yazı www.mezedaki.com internet sitesinden alınmıştır.

    Meze Üzerine...

    Çoğu dilde mezeler aynı isimle anılır. Meze, Arapça’da “mezze”, Yunanca’da “mezé”, Bulgarca’da mezé ve Farsça’da da “maze” dir. Mezeye başka toplumlarda ordovr, appetizer veya snack gibi isimler verilebilmektedir. Soğuk ve sıcak olarak servis edilen meze, ana yemek öncesi aperatif olarak yenildiği gibi, çilingir sofralarının da vazgeçilmezidir.
    Efendim bu mezenin sözlük veya ansiklopedik anlamı olabilir… Doğrudur da… Ama bizim evlerde, bizim kültürümüzde, doğup büyüdüğümüz ortamlarda, MEZE her şeydi… Sofra, lezzetli yemek, özellikle MEZE, hayatımızın olmazsa olmazlarından, her şeyin başı ve sonuydu… Rahmetli Babalarımızın bitmek bilmeyen sofra muhabbetlerinin en kıdemli, en dürüst, en kadim dostlarıydı adeta… Mezeler eşliğinde sofraya oturulur, sohbetler edilir, misafirler memnun edilir, şarkılar söylenir, anılar hatırlanır, biraz gözyaşı dökülür, biraz şen kahkahalar atılır, ve ancak mezeler bittiğinde sofradan kalkılırdı…
    Meze çeşitlerinin evdekiler için sınırı yoktu.. Her şeyden meze olabilirdi onlar için, yeter ki malzemeler taze, kaliteli ve uyumlu olsun. Hiçbir şey yoksa, evde kıtlık söz konusuysa iki soğan tereyağında kızartılır üstüne yumurtalar kırılır getirilirdi önümüze. Veya denizdeyiz ve acıktık, problem yok… denizden çıkarılan 10 tane midyeyle ve oracıkta yakacakları ateşle hazırdı sahildeki çilingir sofrası .. Deneyin isterseniz ama parmaklarınıza dikkat edin.. her an kaybedebilirsiniz…
    Harikaydı o ellerden çıkan her şey.. Ha meslekleri miydi ?? Hayır.. Aileden mi geliyordu?? Ailelerimizde lokantacı filan kimse yoktu.. Bu ruhlarında vardı… Bu kadar basitti aslında meze yapmak evet bir bakıma…İki dakikada oluveriyordu… Ama büyüdükçe anladık ki….bir o kadarda zormuş.. Çünkü o basit yumurta sahanın içinde veya o midyelerin piştiği teneke kapağında bizim göremediğimiz, o zamanlar tanımlayamadığımız bir ruh saklıydı.. Bu öyle bir birikimdi ki, içinde neler yoktu ki?? savaşlar, barışlar, dostluklar, düşmanlıklar, emek ve yorgunluklar, kırgınlıklar, hatta belki düşmanlıklar… varlıklar, yokluklar, sohbetler, türlü türlü mücadeleler, muhabbetler, şarkılar, mehtaplar, keyifler, danslar, aşklar, ve sayamayacağım bin bir tane tılsım gizliydi..
    Şimdi tanımlayabiliyorum artık…ve biliyorum ki aslında hiç de kolay iş değilmiş MEZE yapmak ve beğendirmek. Haaa, herhangi bir yemeği karnımızı doyurmak için 2 tabak bile yeriz, ama MEZE nin damak adımıza hitap etmesi şarttır. Çünkü çatalımızın ucuyla tadarız ve damak zevkimiz ile yarıştırırız.. Kimin galip geleceğine de hislerimiz karar verecektir. Ne kadar güzel his, hayat o kadar güzel, veya da tam tersi. Bu kadar paralel gider derlerdi hayattan aldığımız tat ile ağzımızın-damağımızın tadı… İşte bu yüzdendir ki gerçekten bizim büyüdüğümüz ortamın baş Aktörü, evimizin reisi sofradaki Mezelerdi..
    Çilingir Sofrası: "Çeşnigir Sofrası"ndan gelmektedir, zamanla çilingir sofrası şekline dönüşmüştür (kaynak yok) Çilingir sofrası Moğollarda büyük törensel yemeklere verilen ad farsçaya şēlāngār moğolcadan çorba demek olan şilü(n)/şölü(n) (bkz şölen: ziyafet) zamanla dönüşerek şimdiki hâlini aldı.
    Efendim Çilingir Sofrasının sözlük anlamı da bu olabilir… evdeki büyüklerin bize anlattığına göre Çilingir nasıl ki kilitleri, kapıları açar, nasılki çilingirin açamıyacağı kapı veya kilit yoktur, çilingir sofrasının da anlamı iştahı açması dır. Güzel hazırlanmış bir çilingir sofrası ve etrafında yapılan muhabbetler eşliğinde çözülmeyecek konu, anlaşmazlık, kavga yoktur.. her şey tatlı tatlı tartışılır, konuşulur ve muhakkak bir sonuca bağlanır..yani olay çözülür.. O yüzdendir ki Çilingir sofrasında birbirinden güzel mezelerin olması gerekir.. Sicak olsun soğuk olsun, damak tadına hitap eden mezeler, içkiye uymalı, çok ağır olmamalıdır. Ve Çilingir sofrasının da olmazsa olmaz bazı mezeleri vardır, tabiî ki bunlar zevke göre, bütçeye göre değişecek olan faktörlerdir. Bazıları bazıları, sert ve tam yağlı beyaz peynir dilimleri, fasulye yahnisi, ciğer tava, sardalya, lakerda, mücver, tarama, topik, füme likurino, zeytinyağlı dolmalar, közlenmiş, zeytinyağında ve sirkede bekletilmiş biberler, humus, ahtapot salatası, taratorlu midye, beyin salatası, patlıcan salatası, cacık ve menümüzde okuyacağınız gibi daha niceleri….
    En güzel muhabbetli Çilingir Sofraları sizinkiler olsun Efendim…


         İmam bayıldı


         Midye pilaki


         Deniz Mahsüllü Salata


         Zeytinyağlı Yaprak Sarma


         Fava


         Şakşuka


         Kısır


         Çerkez Tavuğu


         Cevizli Acılı Ezme


         Peynirli Naneli Muska Böreği


         Közlenmiş Biber


         Tarama


         Pastırmalı Paçanga Böreği




         Sahanaki


         Kremalı Limonlu Revani

    Yorumlar